Sayfalar

12/06/2007

istanbul modern'deki istanbul animasyon festivalini izlemek gibi sanatsal bir etkinliğe girişip bir çeşit hüsrana uğramak acı verici doğrusu. festival diye gittiğimiz gösterimlerin çoğu öğrenci işleri çıktı, aslında öğrenci işlerine bir kastım yok ama pek bir şey de katmıyor insana ne diyebilirim ki.
sanatsal faaliyet girişiminin böylece kursağımızda kalması neyse ki sonrasında karaköy lokantası'nda yemek yemek gibi akıllıca bir hareketle iyi şekilde sonuçlandı. ben anladım ki eskiyi seviyorum yahu. o lokantanın eski yer karoları, sade ama eski stil dekorasyonu bana o kadar huzur veriyor ki anlatamam. bir lokantaya böyle sıcak hisler beslemek normal midir bilmiyorum ama karaköy lokantasına bir karaktermiş gibi yakınlık duymadan edemiyorum. aynı hislerin benzerini büyük londra oteli'ne duydum ama bu başka zaman konuşulmalı.
karaköy lokantası diyordum, evet, yemeklerden bahsetmeden edemiyeceğim ki bu yazıyı yazma nedenim yemeklerdi zaten. sedef pazı kavurma, domatesli pilav ve cacık (aslında cacık ortak sayılır), bende kuru fasulye ve bulgur pilavı yedim. şimdi bunlar için mi yaygarayı kopardın denebilir, ama durun orda bir, durun ya.
söz konusu olan domatesli pilav az biraz tereyağla yapılmıştı zannımca, ve ben daha önce bu kadar güzel bir domatesli pilav yediğimi ömrü hayatım boyunca hatırlamıyorum, gerçekten bu kadar net söylüyorum ki, bu yediğim domatesli pilav adeta içimde zevk patlamaları yaşattı diyebilirim. lütfen bi gidip de yiyin ve anlayın hanyayı konyayı, feleğiniz şaşıyormu ,şaşmıyor mu. bu kadar da cüretkar yazarım işte ben. bulgur pilavı da harikaydı ama domatesli pilav ah ahhh.
neyse, kuru fasulye küçük güveçte, koyu kıvamlı ve o da harika, pazı kavurma da aynı şekilde pek güzel bir tatta. şimdi domatesli pilavın güzelliğine ek olarak cacıkın da eş zamanlı harikalığına dikkat çekmek istiyorum, koyu kıvamlı, üstünde zeytinyağlı ve nanesi bile eksik olmayan bir yapım olup tam da pilavın yanına uygun durumdaydı.
bir kaç basit yemek için kopardığım tantana lütfen göz ardı edilmesin ve şu karaköy lokantası ziyaret edilsin. rica ederim, istirham ederim... vs. vs.

11/15/2007

bindik bir alamete
gideoz kıyamete
yol dediğin yol gibi
ulaşmalı bir yere
biz dön baba dönelim
geliyoz aynı yere
bu döngü kısır döngü
başı varda sonu yok
dönüyom dönemiyom
sonunda bir çıkış yok
yerel ve genel seçim
seçin bakalım seçin
ki dön baba dönelim
aynı yere gelelim
çete çeteye çatmış
çete çete içinde
battık buruna kadar
cafer getir peçete
nush ile uslanmam ben
etmeli beni tekdir
tekdirden anlamazsam
artık hakkım kötektir
eskiden adam gibi
oturur meze yerdik
şimdi meze yer gibi
oturup adam yiyoz
o zaman siz buna
müstehaksınız len!
"ve bir köy kahvesi sohbeti..."

cem karaca'nın bir şarkısı olan bu sözler öyle hoşuma gitti ki,burda alıntılamadan duramadım.

11/11/2007

eveeet, hazır başlamışken iki tane de filmdan bahsedeyim en iyisi
http://www.youtube.com/watch?v=bQ6d3m-GFyw
"across the universe" birincisi. film ekiminde gösterime girdi ama gala gösterimlerinden fırsat bulamadığım için (gala gösterimleri de ekstra pahallı oluyor, söylemeden edemeyeceğim), diğer sinemalarda gösterime girince izledim gecikmeli olarak.
müzikal seven biri olarak ben çok çok sevdim. biraz "hair" müzikalini hatırlattı ama ondan farklı tabiki. beatles şarkılarını seven herkes bence sever bu filmi, müzikal sevmese bile.
özellikle orduya alınanların muayene sahneleri çok ilginç ve güzeldi, eklemem lazım.
fırsat bulursanız izleyin derim.

http://www.youtube.com/watch?v=rUp9o_CNo04
ikinci film ise "persepolis". kendisi bir çizgi film olup, yine film ekimi galalarından biriydi ve yine anca diğer sinemalarda gösterime girince tarafımdan izlenebildi. sağolsun bu film ekimi ve diğerleri, festivallerden nefret eder olacağız yakında sayelerinde, devam etsinler biletleri böyle fiyatlarla satmaya, elbet protestolar başlar izleyicilerden, umarım tabiki.
her neyse, ben filme döneyim. film iran devrimi hakkında, bilmeyenlere anlatıyorum,bilenler bu satırı atlar artık. çizimler walt disney ayrıntısına sahip değil ama tam da bu çizimler onu farklı yapıyor ve konuya uygun düşüyor bence. devrimi ve savaşları klasik şekilde anlatmıyor, yane iç kıymıyor, ki bence bu da çok önemli. eğlenceli bir film izlemek istiyorsanız kaçırmayın derim.


bu blog işine alışmam zaman alacak sanırım, resim koyup sonra silmeye çalıştığım için yazma denemelerim hep güme gidiyor. zaten tembellik krizlerim geçince, ki bu nadir oluyor,bloga yazma girişiminde bulunuyorum, onda da teknik sorunlarla karşılaşınca hemencik kaçma yolunu seçiyorum, ne kadar kolay değilmi :)

hey neyse, yaptığım son iki kolajı sergilemek istedim. sergilemek derken burası işte, başka bi yerlere filan gönderip de havalara gireceğim yok tabiiki, amatörce takılıyorum çünkü.


kolaj yapmayı çok çok seviyorum ama spontan çalışmayı sevdiğim için her zaman bir şeyler çıkmıyor.
yaptıklarımı, daha doğrusu ilham!!! gelince yapacaklarımı naçizane blogumda sergilemeye devam edeceğim. bu blog işi aslında güzel,tam anlamıyla bana ait olduğu için ne istersem ve ne zaman istersem sergileme hakkım var. bakanlar bunlarla idare etmek zorunda, bakan da yoktur ya :)
kendi kendimi ağırlarım ben de, ne var yani

6/28/2007

http://www.sonypictures.com/homevideo/marieantoinette/index.html
sofia coppola'nın filmi marie antoinette official sitesi. film herkese çok harika gelmeyebilir ama ben hem kostümlü dönem filmlerine bayıldığımdan, hem de tarzını kendime çok yakın bulduğumdan bu filmi pek sevdim doğrusu. film tarzı kolaj gibi hafiften, en azından sitesi tam anlamıyla öyle, ki ben çok eğlenceli buldum. kostüm ve saç tasarımları ilgi çekici ve de ilham verici, müzikleri ise bi harika,dönem müzikleri yerine 80lerin filan müzikleri çok garip ama acaip da hoş durmuş ya.
film konusunu açınca aklıma başka bir film daha geldi, aslında pek film var ya, anlatacak, ben şimdi bir taneyle yetineyim. breakfast on pluto.
http://www.breakfastonpluto.co.uk/
bir karakter bu kadar mı sevimli ve de tarz sahibi olur ya, kıyafetler, aksesuarlar... ( bu aralar moda ve aksesuar çılgını oldum da, her ne kadar kendime özen göstermesem de bu konuda)
izleyin işte bu filmi ya, ben çok sevdim

6/07/2007


eric carle isimli bir beyefendiden bahsetmek istiyorum, belki bilenler vardır, kendisi çocuk kitaplarına illüstrasyonlar çiziyor, kitaplar yapıyor. gözden geçirmek isteyenlere sitesi
http://www.eric-carle.com/home.html
ama kitaplarına bakmak çok daha keyifli tabii ki

5/02/2007

bakmayı seviyorum ben yahu...
resimlere, filmlere, kitaplara, illüstrasyonlara, insanlara..... bakmayı seviyorum işte. pat diye bakmayı sevmekle ilgili başlamamın sebebi ,illüstrasyon bloglarına bakarken birden kendi blogumu kullanıma açmaya kalkışmam. daha önce yayınlama seçeneğini aktive etmeden bir hayli yazı denemesinde bulundum ama hep vazgeçtim. şimdiyse "hadi canım,başla artık bir yerden" deyip yayınlıyorum işte. yani yayınlayacağım, gerçekten bu sefer yayınlayacağım.
bu yaşa gelmiş olmama rağmen hala bir çok görüntüyü yani görselliği hayret ve hayranlıkla izliyorum, gözlüyorum. kıskanmak değil ama biraz imrenme var doğrusu içimde, keşke ben de birazcık olsun bu işler kadar büyüleyici çalışmalar yapsam diye. şimdi sedef ve gizem (ki kendileri pek sevdiğim arkadaşlarım olup,burda sık sık isimleri ve işleri geçecektir) benim de bir takım hayli ilginç ve orijinal çalışmalarım olduğunu söylecekler ve tamam kabul ediyorum, haklılar. ben de üzerine eğildiğim zaman bir şeyler yapıyorum, pekala, fırsat bulunca onları da koyacağım bu sayfama, fırsat yaratacağım, tamam gizem (birden bana seslenmiş gibi geldi de)
lafı pek mi uzattım?
tamam, kesiyorum kurdeleyi, ve açıyorum blogu :)